Yeni bir yıla girerken hepimiz bir noktada aynı şeyleri düşünürüz: Bu yıl farklı olacak.
Yeni yıl, adeta eski alışkanlıklarımızı bırakıp yenilerine yelken açacağımız sihirli bir kapı gibi gelir bize. Halbuki, takvimdeki bir sayının değişmesi, hayatımızdaki tüm düğümleri çözebilir mi?
İşte burada işler biraz karmaşıklaşıyor.
Her yıl bu zamanlarda başucumuzda bekleyen o klişe cümlelerle karşılaşırız: "Daha sağlıklı besleneceğim," "Daha çok kitap okuyacağım," ya da "Sporu asla bırakmayacağım." Ancak genelde ocak ayının ikinci haftasına geldiğimizde, Netflix'te yeni çıkan dizilere gömülüp spor ayakkabılarımızı dolabın en derinine itmiş bulabiliyoruz kendimizi...
İnsanlık hali, değil mi?
Ama belki de mesele, bu kararların kendisinde değil, onları nasıl ele aldığımızdadır... Yeni başlangıçlar için illa ki yeni bir yıla mı ihtiyacımız var? Hayatın her günü yeni bir başlangıç şansı değil mi?
Bakın, hepimiz büyük resme odaklanmayı seviyoruz. Fakat büyük değişimlerin gücü, aslında küçük detaylarda gizlidir. Yeni yılın ilk sabahında hayatınızı kökten değiştirecek devasa bir karar almak yerine, sadece daha erken yatmayı denemek, sabah kahvenize şükürle başlamayı öğrenmek ya da yürüyüşe çıkmak… İşte bu tür ‘daha yapılabilir’ adımlar, sürdürülebilir değişimin habercisi olabilir.
Psikolojik açıdan bakarsak; uzmanlar, yeni başlangıçları sevdiğimizi çünkü beynimizin “temiz sayfa etkisi” dediği bir illüzyona kapıldığını söylüyor. Takvimdeki her yeni gün, geçmişin hatalarını sıfırlamak için bir fırsat gibi gelir bize. Ama işin püf noktası şu: Gerçek değişim için takvimde bir tarih değil, içimizde bir neden bulmamız gerek. Yani, neden değişmek istiyorum? Neden bu yıl diğerlerinden farklı olsun istiyorum? Eğer cevabımız yalnızca toplumun dayattığı standartlara uyum sağlamaksa, o karar büyük ihtimalle ocak ayını bile göremeyecek. Ancak kalbimizde bir yerlerde derin bir anlam bulabiliyorsak, işte o zaman işler değişebilir.
Biraz da işin esprili yönünden bakalım: Yeni yıl kararları almak bir yandan da komik bir ritüel değil mi? Hani şu "Her gün spor yapacağım" dedikten bir hafta sonra egzersiz topunu oturma odasında sehpa olarak kullanan bizler...
Gerçek şu ki, bu kararları tutturamasak bile dünyanın sonu değil.
Belki de bu yıl kendimize biraz daha nazik davranmanın, kusurlarımızla barışmanın yılıdır. Hayat mükemmel olmak zorunda değil.
Zaten kusurlarımızla güzel değil miyiz?
Yeni yıl, yeni kararlar değil, yeni bir bakış açısı getirirse belki de her şey daha anlamlı olabilir. Hayatı daha az ciddiye alıp biraz daha eğlenmek, küçük şeylerden keyif almak, "başarısız" olsak da her yeni günü minik bir macera gibi görmek...
Kim bilir, belki bu yıl kahkahalarımızın daha çok yankılandığı, hayallerimizin daha cesurca kurulduğu ve hayatın tadını çıkarmayı biraz daha fazla öğrendiğimiz bir yıl olur.
Eğer bu yazıyı okurken tebessüm ettiyseniz, ilk küçük adımı zaten atmışız demektir.
O halde gelin bu yılı büyük hedeflerden çok, küçük mutluluklarla dolduralım.
Yeni yılınız, kendinize şefkat gösterdiğiniz bir yıl olsun!
Kim bilir, belki gerçekten farklı olur!
Sevgilerimle,