Koca bir yazı daha geride bıraktık.
Ne şanslıyız ki arkamıza atabildik.
Demek ki hala yoldayız.
Demek ki hala yola devam ediyoruz…
Mevsimlerin döngüsüne, hayatın döngüsüne şahit olmaya devam ediyoruz — şükür ki —
Shakespeare der ki;
“Tüm dünya bir sahnedir ve biz insanlar sadece birer oyuncuyuz.”
400 seneden fazla bir zamandır sahneyi biliyor ve öğrenmeye devam ediyoruz. Daha iyisini keşfetmek için kendimizi tanımaya çalışıyoruz. Hem sahneliyoruz hem de yönetiyoruz.
Önümüze kattıklarımız, arkamızda bıraktıklarımız, öğrendiklerimiz, öğrenemediklerimiz, bize biçilen roller, kendimizi sıkışmış hissettiğimiz roller… Neyin ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Zaten bilerek dünyaya geliyoruz. Sadece bazen içimizdeki sesi ‘geçerli olduğunu düşündüğümüz’ sebeplerle susturuyoruz. Unut-muş gibi yapıyoruz…
İnsan hayatla baş ederken bir takım ezberlere sıkı sıkıya tutunuyor, daha az düşünüyor, aynı davranmanın hatta aynı hissetmenin konforlu sularında olmayı seviyor. Fakat esnemek, dönüşmek, kendini iyi okumak lazım. Kendi hayatımızın figuranı değil, kurbanı hiç değil; kahramanıyız, bundan kaçmak yok.
Acele etmeden,
Farkındalıkla,
Sükunetle yaşamın ve yaşamın getirdiklerinin içinden geçmek marifet…
"Evladım yormayacaksın! Güm diye atlarsan denizi yorarsın, denizin içindeki canlıları, her şeyi yorarsın. Denizden çıktın, iki dakika duracak, tuzlu suyun akmasına izin vereceksin. Sonra duş alacaksın, duşu alınca bekleyeceksin, su şöyle bir süzülecek. Su süzülmeden kurulanırsan havluyu yorarsın. Havluyu yorup çok ıslatırsan, bu sefer de havlu güneşi yorar. Yormayacaksın yani. Yorma!"
Ayşe Özyılmazel’in köşe yazısından alıntı yaptığım bu satırlar yıllar, yıllar öncesinden…
Bu satırlar benim için biraz da yazı bitirme klasiği.
Yaz mevsimini uğurlama…
Orada, burada, sofralarda
Ya okurum, ya anlatırım, ya da bir daha bir daha yazarım bu dizeleri…
Yine ve yeniden;
Ne suyu,
Ne havluyu,
Ne güneşi yoracaksın…
Gün sonunda yorulan olmamak için, yormamayı bileceksin…
Haydi dostlar,
Yaza güzel bir veda olsun!
Sevgilerimle,