Arşivlere bakarsam net tarihini de bulurum ancak anımsadığım kadarıyla 2010 senesiydi. Değerli babam Capital gazetesinde bir makale okumuştu. Benden Sonra Devam… Garanti Bankası eski Genel Müdürü Akın Öngör’ün felsefesi onu çok etkilemiş olacak ki o gün, yani makaleyi okuduğu gün, bir kitapevinden kitabı satın almış ve odamdaki masama okuyayım diye bırakmıştı.
İş hayatına atılmak üzere olan biricik kızına, havada kalan öğütlerde bulunacağına, gerçekçi, hayatın içinden bir otobiyografi ile adeta ilham oluyordu.
Kitabı soluksuz okuduğumu çok net hatırlıyorum.
Okudukça hayallere kapıldığımı da…
Olası başarı merdivenlerini tırmandığımı nasıl düşlediğimi de…
Düşlemenin insan hayatında oldukça mühim bir yeri olduğuna inanıyorum.
Her şeyin hayal etmekle başladığına…
Muhakkak ki büyüdüğüm aile ortamında aldığım eğitimin, bugün iş hayatım üzerindeki yansımalarının meyvesini yiyorum.
Buna benzer yüzlerce anekdota daha sahip olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum.
Geleneksel ve eski kafalı yapıdan, yeni, üretken ve liderliğe yönelten bir anlayışa geçişin, dönüşümün hikayesini bizlerle buluşturan bu kitap neden bu yazımın konusu oldu diye soracak olursanız;
Yine Akın Öngör’ün kalemlinden, kitabın devamı niteliğinde olan,
-Güç’ten Sonra Devam- vesile oldu diyebilirim.
İş hayatının verdiği gücü hem aktif hem de aktif olmadığı dönemde nasıl yönettiğini anlatıyordu bu sefer.
Bir nevi, emeklilik döneminde de üretmeye nasıl devam ettiğini…
Bu kitap 2020 yılında çıkmasına rağmen çok yakın bir zamanda kütüphaneme eklendi.
Öngör’ün akıcı dili sayesinde yine, yeniden sular seller gibi aktı gitti kitap…
İlgimi çeken bir bölüm vardı,
Beni motive eden…
Hatta bu satırların altını koyu koyu çizgilerle çizdim.
Garanti Bankası’nda aktif olarak çalışmayı bıraktıktan sonra bir şarap bağı hayali kuran Akın Öngör, Akhisar’da 30 dönümlük bir arazi satın alıyor. Tekirdağ’da Tekel Şarap Fabrikası’nda müdürlük yapmış, emekli olduktan sonra danışmanlık yapmakta olan bir kişiyi Yalova’da bulup, toprağa, çevreye bakması için Akhisar’a götürmüş. Bölgenin sıcak olmasından ve toprağın yapısının da şaraplık bağ kurmaya elverişli olmamasından dolayı negatif sonuçlara vararak Öngör’ün biraz hevesini kırmış anladığım…
Ancak Sicilya, Santorini gibi bölgelerde benzer sıcaklıklar olmasına rağmen güzel şarapların üretilmekte olduğunu bilen Öngör, bilirkişinin kararını sorgulamanın faydalı olabileceğini düşünerek hem arkadaşı hem de konunun bir başka uzmanı olan Avi Shamir’den destek almış.
Olan bitenden biraz bahsetmiş…
Burada şarapçılık yapılır mı şüphesini, Shamir’in nasıl bir cevapla giderdiğinin altını çizmekle kalmayıp, defterime not aldığımı burada itiraf etmek istiyorum.
“Biz yapılıp yapılamayacağına değil, nasıl yapacağımıza bakarız.”
Bir cümle, bu kadar ufuk açabilir…
Biz insanlar, öğrenilmiş çaresizliklerle, çoğu zaman bir işin öncelikle sadece olur’una olmaz’ına odaklanıyoruz.
Bu iş böyle olmaz, deyip kim bilir neleri tepiyoruz.
Bilmeden…
İstemeden…
Hayatlarımızı, kararlarımızı bu denli kısıtlayarak kendimize ne kadar haksızlık yaptığımızın farkında mıyız gerçekten de ?
Bize çizilen kader çizgisinin ötesinde bir yerlerde hayat bizi şaşırtmak için fırsat kollarken, sıradanlıkların arasında kaybolmak olacak iş mi?
İnsanın en esaslı engelinin yine kendisi olması ne büyük bir çelişki…
Olmazları oldurtmanın rengini seviyorum…
Bütün renklere ev sahipliği yapabilmeyi…
Esnek olmayı,
Farklı olmayı,
Farklı kalabilmeyi seviyorum…
Her birimize, olmaz’ları oldurttuğumuz, rengarenk bir hayat diliyorum,
Sevgilerimle,