İyi Miydim?

post-title

“25 yıl boyunca her gün insanlarla konuştum. Bu süreçte, insanlık deneyimimizde ortak bir payda olduğunu öğrendim. Her röportajda yeniden keşfettiğim bu ortak payda, hepimizin kabul görme isteği. Anlaşılmak ve onaylanmak istiyoruz. Kariyerim boyunca 35 binden fazla röportaj yaptım. Kamera kapandığı anda herkes şunu soruyor: ‘İyi miydim?’ Bunu Başkan Bush’tan da, Başkan Obama’dan da, kahramanlardan da, ev hanımlarından da duydum. Kurbanlardan ve suç işleyenlerden de. Beyonce’dan da…Hepsi şunu bilmek istiyor: ‘İyi miydi?’ Beni duydun mu? Beni gördün mü? Söylediğim şeylerin senin için bir anlamı var mı?’ Hepimiz anlaşılmak istiyoruz.” Bu cümleler, Mississippi doğumlu Oprah Winfrey’e ait. 

Son zamanlarda çokça röportaj incelemesi yapıyorum. Hayatın amacı ve anlamı ne olmalı? İnsan hayatını en iyi şekilde nasıl yaşayabilir? İstekler ve ilkeler çatıştığında ne yapmalı? Mesele olmak mı, görünmek mi? İlişkilerimizi iyi tutmak mı, işimize odaklanmak mı? İşte hayatın bu ve benzeri nasıllarına dair bir kılavuz olmayınca, göz önünde ve deneyimli -aynı zamanda da değerli- isimlerin yaşamları yol gösterici oluyor. Röportaj okuma çalışmalarım kimi zaman içinde kaybolduğum soruların cevaplarını bulmak adına bana çok yardımcı oluyor. Bir yandan da kaybolmamak, neredeyse mümkün değil gibi bir durum ile karşı karşıyayız. Bir ömrün nasıl yaşanacağına dair çok satan kitaplarımız, nasıl mükemmel olacağımızı müjdeleyen bültenlerimiz, neredeyse her birimizi standartlaştıracak prensiplerin yer aldığı sosyal medya içeriklerimiz ile kendimize durmaksızın yeni havuçlar ediniyoruz.

Satırlarım, iğneleyici üslubumla, her ne kadar tenkit ediyormuş gibi dursa da bunların hepsine ‘gizli’ hayranlık duyduğumu saklamaycağım.

İnsanın dünya üzerindeki en büyük proje olduğuna inanıyorum. Bir insanın başladığı noktadan varacağı noktaya değin olan açısının tahmin edilenin çok ötesinde olduğu fikrindeyim. Adına ölüm denen o yaman son olmasaydı daha neler neler yapabilirdik? Hayal gücümü bu konuda zorlamak bana keyif veriyor. 

Yaradılışı böylesine esnek olan biz insanlar için ‘iyi olmak’ mühim bir mesele, tartışmasız. Ancak, bu iyi olma tatmininin bir başka insanın merhametine bırakılmayacak kadar müstesna bir hal olmasından şüpheleniyorum.

Belki de; iyi misin, diye birbirine soru sormaktan yorulan biz modern insanın keşfettiği bir çaredir bu. Bilmiyorum, belki…

En az dış referanslarımız kadar, iç referansımıza da kulak vermek gerek... Hem (!) benim yeterince ‘iyi olup olmadığımı’ yargılayacak ey yüce makam, kimdir veya nedir? Ne olabilir? Her birimiz kendimize has ve kendimize özgüyüz. Bunu kabul etsek de sıyrılsak ya işin içinden…

İyi miydim, diye sorarız. İnsanlık hali… Ama ne zaman ki kendimize döneriz, yeterince iyi olduğumuzu bize fısıldayan iç sesimizi duyarız.

İyi miyim?

Ne ben sorayım ne de sen söyle. 

Peki, iyi miydim?

-Çok iyiydin.

-Ah, tamam… Duymak istediğim de buydu zaten…

Sevgilerimle,

E-Bülten

Aboneliği