19. Yüzyıla ait bir efsaneye göre, Gerçek ve Yalan bir gün karşılaşırlar. Yalan, Gerçek’e; “Bugün muhteşem bir gün!” der. Gerçek, gökyüzüne bakıp iç çeker çünkü gün gerçekten de çok güzeldir. Birlikte biraz zaman geçirirler ve bir kuyuya varırlar. Yalan, Gerçek’e; “Su çok güzel, haydi birlikte yıkanalım.” der. Gerçek biraz şüphelidir, suyu kontrol eder ve sahiden de çok güzel olduğunu fark eder. Bunun üzerine ikisi de suya girip yıkanmaya başlarlar. Aniden, Yalan sudan çıkar ve Gerçek’in kıyafetlerini giyip hızlıca kaçar. Gerçek de onun peşinden elbiselerini bulmak için Yalan’ı aramaya koyulur. Bu sırada Gerçek’i oradan oraya çıplak bir biçimde koşarken gören Dünya, bakışlarını küçümseme ve öfke ile farklı yöne çevirir ve onu görmemeyi yeğler.
Zavallı Gerçek çaresizlik içinde kuyuya geri dönmek zorunda kalır. Sonsuza dek orada saklanacak ve ortadan kaybolacaktır. Çünkü o da, Dünya gibi, çıplaklığından çok utanmaktadır. Yalan ise o gün bugündür dünyayı dolaşmakta, Gerçek gibi giyinip toplumun ihtiyaçlarına karşılık vermektedir. Zaten Dünya da hiçbir şekilde Çıplak Gerçek ile karşılaşmayı istemez.
Daha öncesinde de yazdığımı hatırlıyorum; dünyaya çıplak gelme ve dünyadan çıplak ayrılıyor olma halini ilgi çekici bir rastlantı olarak yorumluyorum. Doğum anı gibi, ölüm anı gibi sade ve sadece Gerçek’in hüküm sürdüğü bir an kesitinde örtünmek mevzu bahis bile edilmiyorken başlangıç ve bitiş noktalarını birbirine bağlayan ömürlerimiz süresince duyduğumuz giyinme ihtiyacını, manidar olabilecek kadar birbirine tezat buluyorum. Kim bilir; gizlemek, belki de birkaç yaprakla örtünmekten daha fazlasını arzuladığımız tarihe değin uzanan hayli eski bir meseledir.
Yalan ve Gerçek’in yanlış başlayan bu yarışı, Gerçek’in anlamını yitirmesine sebep oldu. Önce yara sonra merhem diye eğitilen çocukluğumuz, yara olmasın diye merhem süren yetişkinliğimize evrilmek durumunda kaldı. Alıntı yaptığım efsaneye göre; canımız yanmasın diye mi yoksa can yakmamak adına mı Gerçek’ten kaçınmayı seçmiştik emin değilim ama insanın hayatın getirdiklerine karşı takındığını tutumunun; Gerçek'i sırtlamak, Yalan’a da şaşmamak adına, sıcak ve mesafeli olması gerektiğine inanıyorum.
Ve en önemlisi de özgür olması gerektiğine...
Nota kağıtları olmadan piyano başına oturup tamamiyle improvize bir şekilde içinden geleni çalabilecek kadar özgür...
Sevgilerimle,