2024’e merhaba…
Kelimelerin kökenlerini araştırmaya, öğrenmeye oldukça merak duyuyorum. Yıllar öncesinde ‘merhaba’nın anlamını keşfettiğimde oldukça etkilenmiştim: ‘Ben zararsızım, senin dostunum’ anlamını taşıdığını bilmek, bu tanışma ritüeline benim için bambaşka bir mana katmıştı. Hatta tokalaşmanın da ‘Bak (!) elimde silah yok, ellerim boş’ demenin bir başka yolu olmasını çokça ilginç bulmuştum.
Yine buna benzer şekilde, geçtiğimiz gün aldığım bir eğitimde psikolog Susan David’in yapmış olduğu bir tanıma yer verildi. Güney Afrika’da Zulu Kabilesi’nin, aralarındaki selamlaşmalarının; ‘Sawubona’ ve buna cevaben de ‘Sikbona’ şeklinde gerçekleştiğini, tercümesinin ise, ‘Seni görüyorum’ ve ‘Buradayım’ olduğunu öğrendim.
Bir başkasını selamlamanın bundan daha güzel bir mevcudiyeti, bence, olamazdı. Kendinden başka bir kimseyi görüyor olmanın, benliğimizin derinlerine hizmet eden bir görevi olduğuna inanıyorum. Seni görüyorum demek; senin ihtiyaçlarını, korkularını anlıyorum, hatalarını kabul ediyorum, seni olduğun halinle, kendimden bir parça olarak kabul ediyorum demek…
İnsanın insana düşman olduğu kadar, birbirine ihtiyacı olduğunu da biliyoruz.
Uygarlık genellikle yapılan somut aletler ile, mimari ile ilişkilendirilir. Antropolog Margaret Mead ise uygarlığı maddi nesneler ile değil, ‘İyileşmiş bir uyluk kemiği’ ile açıklar. Mead; hayvanlar ile insanları mukayese eder : Bir hayvan bacağını kırdı ise onun için hayatta kalmak artık neredeyse imkansız hale gelmiştir. Tehlikeden kaçamaz, suya erişemez ya da yiyecek temin edemez… Bu şekilde de doğal yollarla iyileşmesine yetecek kadar zaman yaşayamaz… Yok olur, var olmaz. İyileşmiş bir uyruk kemiği işte tam bu sebeple insanın uygarlaşmasının bir sembolüdür. Kolektif özenin icadı, empatinin pratikte oluşmasına dayanır. Birimiz -mecazen- bacağımızı kırsak, bu savunmasız dönemimizde bizleri tehlikeden koruyacak, bizlerin iyileşme sürecine destek olacak insanlar var. Bacağını kırılan birine bakmak; onunla zamanımızı paylaşmak, ona şefkat duymak demektir. Yani, seni görüyorum demektir.
Merhaba demek hayatımıza ‘O’ insanı davet etmektir. İyisiyle, kötüsüyle ‘O’ insanın sorumluluğu taşımaya gönüllü olmak demektir.
Bu yeni yılda, hayatınıza dahil etmeye karar verdiğiniz tüm kalplerin mesuliyetini, geniş yüreklerinizle, gönülden taşımanızı temenni ediyorum.
Çoğalmak; yalnız geldiğimiz bu dünyadan göçmeden hakkını vermek gereken, kıymetli bir yolculuk…
Sevgilerimle,