“Sahneye çıkmadan önce ritüellere başvurmam.” diye yazıyordu Amerikalı opera sanatçısı 2014’te kaleme aldığı otobiyografisinde.
Ve devam ediyordu;
“Hatta işini yapacaksan böyle şeyleri asgari düzeyde tutmam gerektiğini sahne hayatımın başlarında öğrendim. Berlin’deki Deutsche Oper’de çok genç bir sanatçı olduğum sırada daha deneyimli sanatçıların kendilerine ve seslerine nasıl baktıklarına dikkat etmiş, hatta gösteri öncesi yaptıkları bazı şeyleri ben de kendi hazırlık sürecime eklemeye çalışmıştım. Pek çok sanatçının alışkanlığı olan ‘çay ve bal’ ritüelini denediğimi hatırlıyorum. Bu karışımı hazırlayıp bir termosa koyar ve sahneye çıkacağım zaman yanımda götürürdüm. Bir keresinde Viyana’da bir otelden resitale yetişmek için aceleyle çıkarken, içi camdan olan eski moda termosum çantamdan beton zemine düştü. Kırılan camın sesini duyunca şaşkına dönmüştüm. Ne yapacaktım şimdi ? Çayım mahvolmuştu ! Şarkı söyleyebilecek miydim ? Sahneye nasıl çıkacaktım ? O an bu ritüele son verdim, çünkü bir tür zihinsel koltuk değneği haline gelmişti.” Bu satırların hepsini, Jessye Norman’ın otobiyografisinden birebir alıntılayıp satırlarıma iliştirdim. Yeni yıla girmeye hazılandığımız bu günlerde, ritüeller üzerine yoğun bir trafiğin içerisinde olduğumuzu gözlemliyorum. Adeta geçtiğimiz seneye veda ederek yaşadıklarımızı -bir nevi-rafa kaldırıyor, gelecek seneye ise çokça beklenti yükleyip daha varamadan onu yorduğumuzu düşünüyorum.
2024 deneyimlenmemiş onca olasılık ile kapıda, sahneye çıkmak için saatin -o malum tik tak’ına- varışını bekliyor. Ömürlerimizin çokça dolambaçlı yazgısı içerisinde belli başlı dönüm noktalarımız olduğunu biliyoruz. Yaşanmışlıklarımızla gelen… Anlam kazanan ve anlam katan… Bizleri değiştiren, dönüştüren… Yapay takvim yapraklarıyla yeniymiş gibi gözükmekle kalmayıp yeni bir yılı, gerçekten yeni yapan… Demek ki en esaslı ritüel, en özet haliyle, hakkını verebilmek…Kendinin, eşinin, dostunun; dünün, bugünün, yarının; görebildiğinin, göremediğinin; ulaşabildiğinin, ulaşamadığının… Yaşayabildiklerinin, kaçırdıklarının… Hayatın içerisinde hepsi var. Hiçbir ritüele aldırmaksızın her ihtimali doğurabilecek güçte. Oldum olası bir ritüelim oldu ise, o da budur işte. Eskiyi ardımda bırakmadan… Yeniyi, eskiye temkinle katıp bir bütün olarak kucaklayarak…
Ve daima biriktirerek…
Ne de olsa yeni başlamıyoruz değil mi ?
Yeniden başlıyoruz…
Sevgilerimle,