Trajedi + Zaman

post-title

Bir Woody Allen hayranıyım. Hayatı görebilen ve gördükleri üzerinden üretim sağlayabilenlere hayranlık duyuyorum. Sırf bu yüzden defalarca, yeni yine yeniden izlediğim filmler var. Filmler aynı olsa da ben aynı kalmadığımdan, yeni’yi bulabiliyorum. O yeni de almam gerekenin bizzat kendisi oluyor. Yeni İrem’i besleyecek, destekleyecek olan… Crimes and Misdemeanors bunlardan biri : Lester, ise bu günlerin bendeki ilacı diyebilirim… Filmde bir sahne var ki Abraham Lincoln’ün vurulması ile ilintili… O zamanlar yeni olmuş bu olayla ilgili konuşulmaya imtina edilirken, aradan geçecek olan zamanla, tiye alınabilir olacağından söz edilir.

Ve bunu, Lester;

-Komedi, trajedi artı zamandır, diye ifade eder.

Geçtiğimiz hafta sonu babaannemi kaybettik ve ölüm, insanı haylice düşünmeye itiyor. Tırnak aralarımdan toprakları temizlerken,

-Bu kadar mıydı ? diye içimden geçirdiğimi anımsıyorum.

Doksanlarına değin bir yaşamın ardından; son, bu muydu ? Yaşadıkça yaşamaya devam etseydik ve bu perde hiç bitmeseydi... Bir düşündüm üzerine... Hayalimde ‘oyunun’ kuralları ile oynadım… İşte o zaman her şey ciddileşmeye başladı. Tüm meseleler, mesele olmanın sınırlarını zorluyordu ama ölüm, beraberinde mizahı getiriyordu… Babaannemin ardından; ahali, bir kez daha anladı ki her şey boş ve gülüp geçtiler. Hep beraber gülüp geçtik… Ta ki bir sonraki hayatın keşmekeşine dalıncaya kadar… Ta ki bir sonraki kayboluşa kadar… Evet; hayat, bir trajedi olurdu eğer ki zaman, bitişleri beraberinde getirmeseydi… Bitecek olanın bilincinde olan, var olmuş olanın tebessümünü kalbinde taşır ve zaman bize, tüm trajediyi, komedi kılar…Bize anlatılmaya çalışana kulak verelim, derim.

Sevgilerimle,

E-Bülten

Aboneliği