“Bırakın büyük cümleleri cahiller kursun.” demiş Epiktetos. Bilgilerimiz zamanla yarışa dursun, cahilliği de bir gözden geçirmek gerekecek zannediyorum ki… Bir yandan da; günün cahilini tanımlamaya kalkışmak, bugünün perspektifinden oldukça güç olacağı gibi, yarına hizmet etmeyen nafile bir çaba olarak kalacaktır. Dönüşecek çünkü… Diğer her şey gibi başkalaşacak. Bu çağın bize, hız’ın keşfi ile, meydan okuduğunu düşünüyorum. Yakaladım derken, başka bir havuç beliriyor ve biz birden bir diğerinin peşinde buluveriyoruz kendimizi… Hazmedemeden, bir diğerini kovalıyoruz. Yaşam, akışın önemini vurgular gibi, bizi bir sonraki günün cahili kılmayı -bir türlü- beceriyor. İçerisinde bulunduğumuz hızlı döngünün içerisinde, büyük bir insan olmanın gayretinde takvim sayfalarını çeviriyoruz ve muvaffakiyetine ulaşanlarımız için, büyük cümleler kurmamak bir hayli özen istiyor. Mütevazı olmak… Dönemin tüm egzajere öğelerinin etrafında; gösterişli tutumlardan, şaşalı kavgalardan uzak durup, büyük cümleler kurmamak -gerçek- bir bilinç istiyor. Maruz kalınana belli bir mesafe durmak ve regüle etme sürecinin kaynağı olabilmek, içsel rehberlik sistemlerimizin bir becerisi... Bu beceriye, pratik etmeden kavuşmak ise olanaksız… Sakin kalmak lazım. Sakinliği denemek lazım… Büyük cümle etmek, cahilliğin sadece bir parçası… Büyük lokma… Büyük kuşkular, büyük kaygılar ve hatta büyük yaşamak… Minimalizm bir tercih… Diğer tüm felsefi duruşlar gibi… Hayatın, taraftar sadakatini benimsemek için çokça değişken bir doğası olduğundan, seçim hakkımızı; olaydan olaya, kişiden kişiye, günden güne -esneklikle- kullanabilecek ‘büyük’ benlikler doğurmanın yanındayım. Velhasıl, kimi zaman minimal hareket etmekte yarar var…
Büyük cümlelerin cahilliğinden uzakta, büyük benlikleri yaratabilmenin gayretinde olanlarımıza,
Sevgilerimle,