Kirli, Eski Pelerin ve Sahipleri

post-title

 "Bir gün Atina pazar yerinde birileri Sokrates’e hakaretler ediyor: Sen bir alçaksın, cahilsin ve içki içicisin” diye. Sokrates, başını sallayarak cevap vermez sadece gülümser. Zengin bir aristokrat, bu sahneyi izlerken ona,“Böyle hakaretlere nasıl tahammül ediyorsunuz? Kendinizi kötü hissetmiyor musunuz?” diye sorar. Sokrates yine gülümser ve “Benimle gel” der. Tanıdığı bu aristokrat, onu eski bir tozlu depoya kadar takip eder. Sokrates bir meşale yakar. İşe yaramaz, delik deşik olmuş bir paçavra pelerin bulana kadar etrafı aramaya başlar. Bulduğu bu pelerini adama verir ve: 

“Bunu giyermisin? Sana uyar” der.

Adam paçavra pelerine bakar ve Sokrates’e kızar. Ona, “İyi misin Sokrates? Bu paçavrayı giyecek miyim, diyerek yere atar”.

“Gördün mü” der Sokrates. “Elbette kirli ve eski pelerini giymeyi reddettin. Aynı şekilde adamın söylediği saçma ve edepsiz sözler de bana dokunmadı”.

“Birisi sana istemediğin bir şeyi verdiğinde ve sen onu kabul etmediğinde, reddedilen 'o şeyin' sahibi kimdir?”

“Başkalarının hakaretlerine üzülmek ve öfkelenmek, onların attıkları paçavraları giymeyi kabul etmek gibidir”.

“Sorgulanmamış hayat, yaşanmaya değmez”.

“En akıllı kişi, neyi bilmediğini bilendir”.

“Kimseye birşey öğretemem sadece onların düşünmesini sağlarım”.

“Sadece bir iyi vardır: Bilgi”.

“Sadece bir kötü vardır: O da Cehalet”.

Üzerine daha bir şey yazmama gerek var mı ? Emin olamadım. En iyisi, satır aralarına iliştirmek... Neyi bildiğiyle övünen, akıllarıyla akılsızlaşanlara hitaben : Felsefeye giriş...

İlk ders... İlk öğreti (!)

'En akıllı kişi, neyi bilmediğini bilendir.'

Türkiye Cumhuriyeti'nde vergisini veren, sorumluluk bilinciyle üretim sermayesine emek veren bir iş insanı olarak, genç bir kadın olarak, muvaffak olma gayesiyle, daha yolun çok başında, bilgiye duyduğum saygı ile yetiştirdim kendimi. Bilmediğime ise, daha da. Bu itiyad nezninde; içinde cahalet barındıran, cehalet kokan her teşebbüs, benim için oldukça gözlemlenebilir boyutta. Geçtiğimiz günlerde, sevgili eşim; paylaştığım benzeri bir hikaye ile, benzeri bir kimseyi düşünmeye itmiş...Kibarca; bilgiye, bilgili olmaya davet etmiş... Beraberliğimiz boyunca; beraber değişip, beraber dönüşürken, insani değerlerimize eğilmeye özen gösterdik. Kimliklerimiz kıymetlenirken, devamında hayatımız da kıymetlendi ve böylece; hayatımıza neyi dahil edip, neyi etmeyeceğimize karar verebilir bir bilinç sahibi olduk. Machiavelli'nin bir sözü var; "İnsanları değiştirmeye çalışmayın. Onları olduğu gibi reddedin.". Kabul etmemek, hayır diyebilmek -bu böyle değil diyebilmek-  doğrunun ve gerçeğinin arkasında durabilmek, ,nsanın özüne duyduğu hürmetten doğabilir ancak... Nerede veya kimde bu yoktur, üzerine bir kafa yormak gerekecektir... Yarınınıza; reddettiklerinizi, sahiplerine emanet ettiğiniz, bilginin olgunluğunu sırtladığınız ömürlerinizi taşımanız dileğimle,

Sevgilerimle, 

E-Bülten

Aboneliği