-Şşş tamam bir şey yok, geçti…
Geçmedi. Nasıl geçsin…
Daha şimdi olmadı mı zaten ?
-Sus, sus...Duymasınlar, görmesinler...
Kimler onlar ?
Duygularımızı, arzularımızı deneyimlemememiz gerektiği böyle böyle öğretilmeye çalışılmadı mı bizlere ? Hem iyisiyle, hem kötüsüyle... Misal... Canımızın acıdığından kaçtık, neden kaçtığımızı bilmeden. Geçti, bitti deyip üzerini örtmeye kalkıştık. Neyin başımıza geldiğini anlamadan. E tabii, mutluluğumuz da pek yaşansın istenmedi : aman nazar değmesin, konuşulmasın kisvesi altında; mutluluğu yakalayamamış olanlarımızın huzurunu koruduk. Nasıl mı ? Mutluluk görünmemeliydi ki mutsuzlar, mutsuz olduğunun farkına varamasın. Düzen bozulmasın... Hislerimizi öteleye öteleye sindirmek öğretildi bize. Kahkahalarımız ayıp olurken, ağlamamıza ise izin bile verilmedi. İfade edebilmekten yoksun bırakıldık. İçimize atmalı, içimizde yaşamalıydık çünkü. Halbuki ne demişler : "İnsanları kaybetmekten korkma, insanları memnun etmeye çalışırken kendini kaybetmekten kork."
Peki ben (!)
Ben çok şanslıyım. Ben hep anlattım. Ne olduysa, ne bittiyse anlattım. Her şeyi, hep konuşan oldum. Çünkü büyüdüğüm evde kurallar böyle konulmuştu. Ailem beni dile getirmek, getirebilmek üzere eğitti. Annemin beni karşısına alıp saatlerce konuştuğu bir bebeklik, çocukluk, ergenlik yaşadım. Babamın benimle yaptığı konuşmalarla doğrudan, dolaylı; ne, nasıl söylenir’i, kelimeler nasıl bir silah olarak kullanılır’ı deneyimledim. Bugün genç bir yetişkin olarak, şanslı ve özgür bir birey tatminini en derinlerimden yaşıyorum. Yaptığım uzun soluklu konuşmalarda annemden aldığım sabrı, kısa sohbetlerimle ise babamdan aldığım gücü ve dirayeti kullanıyorum. Aile olmak bu demek olmalı : zayıflıklarını teslim edip, kuvvetine kuvvet katarak yenilenip, yenilemek. Durmadan değişmek, değiştirmek. Dahasını yarattığın benliklerinle, birleşerek, devam etmek...Ve bugün… Aile olmak üzere bir seyahate çıkıyorum. Hem gerçek manada hem de soyut dinamiği ile bir yolculuğa adım atıyorum. Seyahatten başka bir kimlik ile döneceğim. Yine ben çok şanslıyım ki (!) Partnerim… Yaşamına sığdırdığı tüm hayatlarla; ona aktarılan ve aktardığı yaşamlarla çok kıymetli biri… Bugüne değin taşıdığı saygınlığı ve değerleriyle beraber, birbirimizin aile yorumlarını harmanlayacağımız ve birlikte yeniden keşfedeceğimiz bir zamana ilişkimizi emanet ediyoruz.
Bunları neden mi anlatıyorum ?
Artık, bugün… Ben ve siz değerli iş arkadaşlarım; değişip, dönüşen bir zamana şahitlik eden bizler; ofislerimizin evlerimize taşıdığımız, evlerimizin birer ofis olduğu bu zaman diliminde, farklılaşan dünya koşulları ile beraber bir vatandaş olarak daha fazlasından sorumlu olduğumuz, çalışan olarak daha fazlasını üretmek mecburiyetinde olduğumuz, tüketmekle ilgili sınavlar verdiğimiz bu dönemde, her şeyin birbiriyle alakalı, her şeyin birbirine tesir ettiğini düşündüğüm bir bilinç ile bu satırları yazıyor ve sizleri mutluluğuma davet ediyorum.
Ve...
Sağlam ilişkiler, gerçek dostluklarla beraber, daha sıkı işler başarmaya, diyorum !
Sevgilerimle,