"Hayvan sürüleri kalabalıklaştıkça akıllanır; insanlar ise, kalabalıklaştıkça aptallaşır." demiş Carl Gustav Jung : Hepimizin malumu, durum budur dostlar... İnsanın, insanla talihsiz bir çarpanı var. Maalesef ki bu böyle... Şapkadan tavşan çıkarmayacağım. Hoş; çıkar, çıkmasına da... Bu sefer de; "Nereden çıktı bu tavşan?" hayretine düşenler geliyor peşinden... Toplum olarak, zannediyorum ki sürprizleri pek sevmiyoruz. İstiyoruz ki kağıtlar bir seferliğine dağıtılsın ve aynı oyun dönsün, dursun... Cam tavanların altına sıkışmış hikayelerle yetinmeye razı oluyoruz. Varsın olsun, deyip devam ediyoruz. Kül kedisi sendromundan hallice (!) İhtimal yanılgılarının berisinde, bir gün ulaşabilmeyi arzuluyoruz... Hak ettiğimizi duymak istiyoruz... Aferin ! Bir aferin almak, alkışlanmak istiyoruz... 'Onaylanma önyargısı' Halbuki... Bize ait olmayanlarla edindiğimiz her aferin, bize dezavantaj birikimi olarak geri dönüyor. Kaçınmanın bedeli, büyüdükçe büyüyor. Fayda / maliyet paritesi açıldıkça açılıyor. İşte, tam bu sebeple, oyunu her şeyiyle deneyimlemek lazım! Oyunun içerisinde kavga da var, savaş da... Çekinmiyor olmalıyız ki başladığımız noktadan ileride bitiriyor olalım... Başladığın yere geri dönmek bir ihanet... Geçtiğimiz yollara... Başımızdan geçenlere... Dünümüze... Yolculuğa çıkmak, yaşayacaklarını yaşayıp bir başkası olarak yeniden var olmak demek... Kendi hikayende, kahramanca yer almak demek... Hayat bir mücadele! Mücadelenizi benimseyin... Kalabalığa aldırmadan... 'Aptal olmadan'...
Sevgilerimle,